Birçok sitcom'dan ayrılan bir yön olarak, HIMYM karakterleri derinlemesine karakter özellikleri sergiliyor. Bu da geçmiş, günümüz ve gelecekten bir anlatıcı aracılığı ile destekleniyor. Bu başlığımızda Lily Aldrin karakterinin küçük bir analizini yapacağız.
Lily Aldrin... Birçok kişi, ve hatta HIMYM fanları tarafından nefret edilen o karakter. Peki ama neden? Barney gibi birinin bile arkadaşlarına daha bağlı, en azından tutarlı olması Lily'yi gözümüzde daha kötü hale getiriyor sanırım. Yazımı objektif ele alacağımı söyleyeyim, ancak Lily'yi benim de sevmediğimi belirtmeden de edemeyeceğim. Evet, kahveleri kaptıysak buyrun, bakalım Lily nasıl biriymiş. Marshall hariç diğer tüm karakterlerde olduğu gibi Lily de aile problemlerinden, özellikle "daddy issues", yani babasıyla arasındaki problemlerden muzdarip. Birbirleri için yaratılmış olmaları, dizide bir olgudan ibaret, bununla beraber Marshall ve Lily'nin birbirleriyle büyük bir tezat oluşturduklarını da görüyoruz. Marshall tam bir aile babası, çok iyi bir dost, çocuksu ve kesinlikle tek eşli.
Lily, bir anasınıfı öğretmeni. Ancak her gece barda sabahlara kadar arkadaşlarıyla içen, küfür eden, sanat icra etmek isteyen biridir. Aslında tarzını üniversiteden sonra değiştirmiş: bundan evvel, üniversite ve lisede (belki öncesinde bile) gotik biriymiş. Siyah saçlı, koyu makyajlı, hatta sokaktaki oğlanların ondan korktuğu biri. Lily'nin, Stuart'ın adını koyduğu bölümü hatırlarsınız!
Dizi boyunca Lily'nin her konuda yaşadığı ikilemi, iki hayat arasında kalmışlığına şahit oluyoruz adeta. Öyle ki, aşık olduğu ve evlenecek üzere olduğu adamı öylece bırakarak başka bir şehre taşınıyor: Eğer orada sanat alanında başarılı olsaydı Marshall'a geri dönecek miydi? Buna Lily dahi cevap veremese de, biz cevabı biliyoruz sanırım. Lily aslında seçimini yaptı, her zaman sahip olmak istediği hayatı seçti. Ancak hayat onu diğer seçeneğe mecbur bıraktı diyebiliriz.
Ted'in büyük aşkı Robin ile aralarını bozanın Lily olacağını da nereden bilebilirdik ki! Bunu sonraki bölümlerde şaşkınlıkla öğreniyoruz. Peki uyguladığı kendine özgü tuhaf adalet uygulamalarına ne demeli? Canını sıkan kişinin bir eşyasını çalmasından bahsediyorum... Bunu, anasınıfındaki öğrencilerini terbiye etmede kullandığını söylüyor ayrıca.
Lily'yi hemen hemen hiçbir zaman Marshall dışında bir erkek hakkında konuştuğunu görmedik, ancak kadınlara olan ilgisinin oldukça önplanda olduğunu görüyoruz, özellikle Robin'e olan ilgisi. Cinsel yönelimi tabii bizi alakadar etmez, ancak Lily sahnelerini izlerken hep şöyle birinin ruhuna tanıklık ediyorum: bambaşka bir hayata sıkışıp kalmış biri. Çocuk sahibi olmakla ilgili olan olumsuz düşüncelerini de çatı katında Ted ile yaptığı konuşmadan öğreniyoruz.
Lily hep sahip olmak istediği o hayatı yaşayamadı diyerek, dramatik Lily muhabbetimizi burada sonlandırıyor, bir sonraki kahvede buluşmak dileğiyle esenlikler diliyorum.
Arrietty'niz!
Lily Aldrin... Birçok kişi, ve hatta HIMYM fanları tarafından nefret edilen o karakter. Peki ama neden? Barney gibi birinin bile arkadaşlarına daha bağlı, en azından tutarlı olması Lily'yi gözümüzde daha kötü hale getiriyor sanırım. Yazımı objektif ele alacağımı söyleyeyim, ancak Lily'yi benim de sevmediğimi belirtmeden de edemeyeceğim. Evet, kahveleri kaptıysak buyrun, bakalım Lily nasıl biriymiş. Marshall hariç diğer tüm karakterlerde olduğu gibi Lily de aile problemlerinden, özellikle "daddy issues", yani babasıyla arasındaki problemlerden muzdarip. Birbirleri için yaratılmış olmaları, dizide bir olgudan ibaret, bununla beraber Marshall ve Lily'nin birbirleriyle büyük bir tezat oluşturduklarını da görüyoruz. Marshall tam bir aile babası, çok iyi bir dost, çocuksu ve kesinlikle tek eşli.
Lily, bir anasınıfı öğretmeni. Ancak her gece barda sabahlara kadar arkadaşlarıyla içen, küfür eden, sanat icra etmek isteyen biridir. Aslında tarzını üniversiteden sonra değiştirmiş: bundan evvel, üniversite ve lisede (belki öncesinde bile) gotik biriymiş. Siyah saçlı, koyu makyajlı, hatta sokaktaki oğlanların ondan korktuğu biri. Lily'nin, Stuart'ın adını koyduğu bölümü hatırlarsınız!
Dizi boyunca Lily'nin her konuda yaşadığı ikilemi, iki hayat arasında kalmışlığına şahit oluyoruz adeta. Öyle ki, aşık olduğu ve evlenecek üzere olduğu adamı öylece bırakarak başka bir şehre taşınıyor: Eğer orada sanat alanında başarılı olsaydı Marshall'a geri dönecek miydi? Buna Lily dahi cevap veremese de, biz cevabı biliyoruz sanırım. Lily aslında seçimini yaptı, her zaman sahip olmak istediği hayatı seçti. Ancak hayat onu diğer seçeneğe mecbur bıraktı diyebiliriz.
Ted'in büyük aşkı Robin ile aralarını bozanın Lily olacağını da nereden bilebilirdik ki! Bunu sonraki bölümlerde şaşkınlıkla öğreniyoruz. Peki uyguladığı kendine özgü tuhaf adalet uygulamalarına ne demeli? Canını sıkan kişinin bir eşyasını çalmasından bahsediyorum... Bunu, anasınıfındaki öğrencilerini terbiye etmede kullandığını söylüyor ayrıca.
Lily'yi hemen hemen hiçbir zaman Marshall dışında bir erkek hakkında konuştuğunu görmedik, ancak kadınlara olan ilgisinin oldukça önplanda olduğunu görüyoruz, özellikle Robin'e olan ilgisi. Cinsel yönelimi tabii bizi alakadar etmez, ancak Lily sahnelerini izlerken hep şöyle birinin ruhuna tanıklık ediyorum: bambaşka bir hayata sıkışıp kalmış biri. Çocuk sahibi olmakla ilgili olan olumsuz düşüncelerini de çatı katında Ted ile yaptığı konuşmadan öğreniyoruz.
Lily hep sahip olmak istediği o hayatı yaşayamadı diyerek, dramatik Lily muhabbetimizi burada sonlandırıyor, bir sonraki kahvede buluşmak dileğiyle esenlikler diliyorum.
Arrietty'niz!